Ana içeriğe atla

Kuzey Kore Enerji Sektörü


Dünya’nın az sayıdaki kapalı ülkelerinden biri olan Kuzey Kore, son birkaç haftadır küresel siyasetin önemli gündem maddeleri arasında yer alıyor. Kuzey Kore’nin uzun menzilli füze ve nükleer silah denemeleri sebebiyle, uluslararası toplum Kuzey Kore’ye karşı birçok yaptırım kararı aldı. Kuzey Kore ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) arasında bir nükleer savaş riski de içeren bu krizin, uzak Asya’nın bölgesel enerji jeopolitiği açısından hayati önemi de bulunuyor. Ancak bu çalışma, bölgesel enerji jeopolitiğine değil, hakkında çok fazla malumat sahibi olunmayan Kuzey Kore enerji sektörü üzerine odaklanacak. Kuzey Kore hakkında, özellikle de enerji sektörü hakkında veri bulabilmek çok zor; bulunan verileri teyit edebilmek ise çok daha zor. Bu sebeple, bu çalışma, sadece doğruluğu teyit edilebilen ve uluslararası alanda kabul görmüş sınırlı sayıdaki veriye yer verilerek hazırlandı.

Öncelikle, Kuzey Kore ve ABD arasındaki çekişmenin, neden tırmandığına ilişkin son zamanlardaki meşhur bir anlatıya yer vermek uygun olur: “Kuzey Kore liderine, başarılı nükleer denemenin ardından hedeflerinin ne olduğu sorulmuş bir basın toplantısında. Kim Jong-un, biraz düşündükten sonra heyecanla, artık Güneş’e insan indirmeyi hedeflediklerini söylemiş. Bir basın mensubu, Güneş’in aşırı sıcak olduğunu, bunu nasıl başaracaklarını sorunca Kim Jong-un, yine biraz düşündükten sonra, gece indireceklerini söylemiş. Bu olayı danışmanlarından dinleyen Donald Trump ise, ‘Çok saçma! Gece Güneş olmaz ki!’ demiş.”


Bu anlatı, krizin, iki ülke liderinin karşılıklı profillerinden kaynaklandığını örneklemek için kullanılsa da, Kuzey Kore rejiminin yapısal ve temel bazı hedeflerine ilişkin de fikir vermekte: Parlak güç gösterileri yaparak, rejimin meşruiyetini devam ettirmek. Enerji açısından bakıldığında ise, rejim, meşruiyetini devam ettirebilecek memnuniyeti sağlamaktan çok uzak. Kuzey Kore, Kore yarımadasının bölünmesiyle neticelenen Kore savaşından sonra, Soğuk Savaş’ın sosyalist bloğunda yer aldı ve bu sayede, enerji ihtiyacını, onlarca yıl boyunca Sovyetler Birliği’nden indirimli yakıt alarak karşıladı. Ancak, Soğuk Savaş’ın bitişiyle birlikte ülke, ciddi bir enerji ve ekipman kriziyle karşı karşıya kaldı. Öyle ki, ülkenin 2009’daki enerji tüketimi, 1990’a kıyasla %50 azaldı. Nautilus Enstitüsü’nün, istihbarat kaynaklarından derlediği verilere göre, 2005’te Kuzey Kore’nin enerji tüketiminde yakacak odun ve tarım artıklarının payı %27 oldu. Yani, çağdaş enerji kaynaklarından yoksun kalan ülke, geleneksel enerji türlerine yönelmek mecburiyetinde kaldı. Bu durum ise, ülkede ciddi bir ekolojik bozulma ve ormansızlaşmaya sebep olarak, doğal afetlerin boyutlarını ve sıklığını artırdı.


Kuzey Kore açısından, Soğuk Savaş sonrası resimdeki tek ‘olumlu’ yön ise, bu dönemde, ülkedeki ekonomik faaliyetin durgunlaşması neticesinde enerji talebinin hızla azalması oldu. Ekonomik faaliyetin azalmasının arkasındaki en önemli etken, eski Sovyet teknolojisine dayanan tesis ve ekipmanların artık yedek parça bulunamadığından ötürü devreden çıkması iken, bir diğer sebep, sosyalist cephe yıkıldıktan sonra ülkenin, artık kalkınma yardımları alabileceği bir ittifakın kalmamış olmasıydı.


Enerji talebinin azalmasına karşın, Pyongyang yönetimi, ülkenin enerji talebini karşılamakta hala yetersiz. Bu durumun arkasında en önemli etken, ülkenin enerji üretimindeki, özellikle de elektrik üretimindeki yetersizlik. Kuzey Kore’nin hiç kanıtlanmış petrol ve doğalgaz rezervi bulunmamakta. Bu sebeple ülke, Çin’den yıllık 500.000 tondan fazla ham petrol ithal ediyor ve ülkedeki çalışır durumdaki tek rafineri olan Ponghwa’da rafine ediyor. Artık piyasa fiyatlarında petrol satan Rusya’nın varlığı ise yıldan yıla değişiyor; tablo, Kuzey Kore’nin o yılki ekonomik gücüne göre şekilleniyor. Nampo yakınlarında yeni bir ham petrol ithalat limanının inşa halinde olması ise, ülkenin yakın gelecekte, petrol ihtiyacının artacağı öngörüsüne işaret ediyor. Diğer taraftan, son haftalarda Moğolistan şirketi HBOil’in ülkede yaptığı keşif çalışmaları ve Kuzey Kore’nin Cezayir ile geliştirmeye çalıştığı petrol üretim işbirliğinin anlamlı bir sonuç üreteceği ise beklenmemekte.

Ülkedeki tek parlak nokta başkent Pyongyang.

Kömür kaynakları açısından zengin olan ülke, dünyanın en önde gelen taşkömürü ihracatçısı durumunda olsa da, termik ve hidroelektrik santral inşası anlamında yerel kabiliyetin çok kısıtlı olması, Kuzey Kore’yi, var olan termik santrallerden artakalan kömürü ihraç etmeye mecbur kılıyor. Ülke, son yıllarda küçük ve orta ölçekli hidroelektrik santral inşaatlarına odaklanmış durumda olmasına rağmen, çok büyük projeleri tamamlamaya gücü yetmeyen Pyongyang, talebi karşılamaktan çok uzak. Ülkedeki kişi başı elektrik tüketimi 750 kWh civarında olmasına rağmen, toplam elektrik talebinin %20’sinin ancak karşılanabildiği tahmin edilmekte. Ülkenin elektrik üretim altyapısındaki yenilenme ihtiyacı o denli fazla ki, 2006 tarihli bir tahmine göre, ülkedeki 10 GWe kurulu gücün, ancak 6 GWe’si çalışır durumda. Çok eski teknolojiyle kurulan santrallerin tamiri için gereken yedek parça bulunamamakta. 2005 yılında yapılan bir çalışmaya göre ise, Kuzey Kore’nin toplam enerji tüketimi, Vaşington şehrinin yaklaşık üç katı kadar. Son on yıldır ise, elektrik kurulu gücünde büyük bir artış olduğu tahmin edilmiyor. Uzun yıllardan beri devam eden nükleer programına ve atom bombasına, hatta termonükleer bombaya sahip olmasına rağmen, Kuzey Kore’nin nükleer enerji teknolojisi bulunmamakta.


Ülkedeki elektrik üretimi azlığı, Kuzey Kore’yi, Rusya ve Çin ile elektrik ticareti anlaşmalarına sevk etmekte. Bu kapsamda, 2015’te, Kuzey Kore, ülkedeki geniş bakır madenlerinin birlikte geliştirilmesi karşılığında Rusya’dan, ülkenin tüm doğu sahiline elektrik vermesini talep etti. Hidroelektriğin önemli bir yer tuttuğu Kuzey Kore’de, yağmurlu mevsimde, günlük ortalama 4-5 saat elektrik tüketilebiliyor. İlginç şekilde, mevcut devlet başkanının ve babasının doğum günlerinde neredeyse 24 saat kesintisiz elektrik verilen ülkede, iletim ve dağıtım altyapısındaki kayıp oranın %30’a yakın olduğu tahmin ediliyor. Ülkede tüketilen elektriğin %40’ının konutlarda, %35’inin sanayide, %10’unun askeri tesislerde, %5’inin tarımda ve kalan kısmın diğer alanlarda kullanıldığı tahmin ediliyor. Elektriğin onda birinin ordu tarafından tüketiliyor olması ilk bakışta ilginç görünse de, dünyanın en kalabalık beşinci ordusuna sahip olan Kuzey Kore’de 1000 kişiye 55’e yakın asker düştüğü göz önünde bulundurulursa, ülkenin militarizasyon seviyesi daha net görülür. Mukayese açısından, bu oranın Türkiye’de, 1000 kişiye yaklaşık 7 asker civarında olduğunu belirtmekte fayda var. Kuzey Kore ordusu, askeri yakıt anlamında ise tamamen Çin ve Rusya’ya bağımlı durumda.


Bütün bu olumsuzluklara rağmen ülke, Eylül 2013’te Yenilenebilir Enerji Kanunu’nu yasalaştırdı ve kendi kendine yetebilme politikası çerçevesinde güneş panelleri ve led aydınlatma teknolojilerine yatırım yapmaya başladı. Diğer taraftan ülke, Fischer-Tropsch işlemi ile odun ve tarım artıklarından sentetik yakıt üretmeye de yönelmiş durumda. Hatta, bu işlemi yapan ekipmanlar bazı büyük araçlara yerleştirilerek, petrol yerine odun ile çalışan araçlar da üretilmiş durumda. Manzara, adeta ikinci Dünya Savaşı’nın son günlerini yaşayan Japonya ve Almanya ordularının uygulamalarını hatırlatıyor. Yine de, güneş enerjisiyle çalışan feribotlar üreten ve Taedong nehrindeki ulaşım için kullanan Kuzey Kore, kendisine uygulanan tüm yaptırımlara ve petrol ambargosuna direnmeye kararlı gibi gözüküyor. Ülke, her anlamda mutlak bir fakirliğin içinde olmasına rağmen, rejimin yüksek bütçeli savunma harcamalarıyla geliştirdiği silahlar ise, bölgesel ve küresel barış ve istikrar açısından mutlu bir resim çizilmesini engelliyor.

Aslı İçin: Enerji Panorama

Yorumlar

Çok Okunan | Most Read

Ege’deki Enerji Tesislerimizi Kıbrıs’taki Askerimiz Koruyor

Türkiye, denize kurulacak ilk rüzgar enerjisi santralini, Ege kıyılarının kuzey kesiminde veya Trakya’nın Karadeniz kıyılarında inşa etmeyi tasarlıyor. Bu sebeple, özellikle kuzey Ege’de yoğunlaşan enerji tesislerimizin güvenliğini tekrar gözden geçirmenin tam zamanı. Bunu gerekli kılan başka ek sebepler de var. Türkiye’nin yoğun dış politika gündemini ve askeri operasyonlarını fırsat bilen Yunanistan’ın, Ege’de mütecaviz girişimlerini sıklaştırması ve ısınan doğu Akdeniz jeopolitiği, Ankara-Atina arasındaki ilişkileri olumsuz etkileyen unsurlar. Ankara’nın Vaşington ve Brüksel ile ilişkilerinin bozuk olması da, Atina’nın elini güçlendiriyor. Daha fazla enerji yatırımının kuzey Ege’de toplanması ise, halihazırda Yunanistan hava kuvvetlerinin tehdidine açık olan kritik enerji altyapımızın oranını artıracak. Bu durumu engellemek için Türkiye’nin elindeki en büyük imkan ise, Kıbrıs’ta konuşlu Türk askeri.

Litvanya'da Bir Türk İli: Trakay

Karayların, ya da diğer bir deyişle Karaim halkının, yaşadığı yer hem anayurttan hem de Osmanlı arazisinden çok uzaklarda bir Türk ili. Baltık ülkelerinden Litvanya'nın başkenti Vilnüs'e 35 km uzaklıkta 5.400 nüfuslu bir cennet köşesi olan bu diyar, Musevi olan Karay Türklerinin Litvanya'daki başkenti konumunda. Karay Türkleri, 1397-1398'de Litvan Dukası Vytautas tarafından Kırım'dan getirilmişler ve Vytautas'ın gayri resmi başkenti olan Trakay'a yerleştirilmişler. Kaynaklara göre Vytautas, 14. yüzyıl sonlarında gerçekleşmiş çok kanlı bir savaştan sonra Karayların savaşçılığını çok beğenmiş ve özel muhafızı olmaları için onları Trakay kalesine yerleştirmiş.Tarih boyunca Rusya, Almanya ve Lehistan (Polonya) üçgeninde birçok sıkıntılar çeken Karaylar'ın nüfusu 18. yüzyıl başlarında bir ara 3 aileye kadar düşmesine rağmen bu uzak akrabalarımız kendilerini toplamayı başarmışlar ve her türlü badireleri atlatarak şu anda sadece Trakay da bile 300 civarınd

Türkiye-ABD Gerilimi ve Türkiye’nin Enerji Güvenliği

Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) arasında, ikili ilişkiler tarihinin en büyük krizlerinden biri yaşanmakta. Yakın bir zamana kadar birçok konuda anlaşabilen ve birbirlerini “stratejik ortak”, “müttefik” gibi sıfatlarla niteleyen iki ülkenin ilişkilerinin hızla bozulmasının, hatta karşılıklı başkentlerdeki vize işlemlerini durdurma noktasına gelmelerinin altında yatan birçok sebep var. Küresel sistemin hala en güçlü aktörü olan ABD ile yaşanan gerilimin, Türkiye’nin enerji güvenliği açısından kısa ve uzun vadede ne anlam taşıdığının tetkiki ise, sıklıkla gözden kaçırılmakta.