Ana içeriğe atla

2018 Türkiye İlerleme Raporu’nda Enerji Faslı


Avrupa Birliği (AB) tarafından hazırlanan Türkiye 2018 Raporu, AB-Türkiye ilişkilerinin genel görünümü, evrimi, ve değişik alt alanlardaki etkileşimini takip etmek hususlarında önem arz etmekte. Bu çerçevede değerlendirildiğinde, Türkiye 2018 raporuna dair söylenmesi gereken ilk şey, raporun, Türkiye’nin, AB’nin önemli bir ortağı olduğunu teyit etmesi. En önemli alt başlıklardan biri olan enerji alanında ise, AB-Türkiye işbirliğinin ilerlediğinin ve geliştiğinin belirtilmesi, enerji faslının umumi hülasası şeklinde.

Rapor, AB üyelik müzakerelerindeki enerji faslı açısından Türkiye’deki temel ilerlemeleri gaz piyasasının açılması yönünde adımlar atılması, enerji verimliliği alnındaki gelişmeler ve enerji alanındaki Ar-Ge bütçelerinin artışı olarak not etmekte. Buna karşın, elektrik ve doğalgazda, maliyet temelli otomatik bir fiyat mekanizmasının hala işlemiyor olması, büyük sorunlardan biri olarak ifade edilmekte. Türkiye açısından bakıldığında ise, enerji fiyatlarının, iç siyasetin ve enflasyonla mücadelenin bir aracı olarak kasten kullanıldığı yadsınamaz bir gerçek.

1 Nisan’da test çalışmaları başlayan doğalgaz piyasası yazılımına paralel ilerlemesi umulan doğalgaz piyasasındaki gelişmeler umut verici olarak tanımlanırken, EPİAŞ bünyesindeki enerji piyasalarının hala tam işlerlik ve etkinlik kazanamamış olması ve BOTAŞ’ın doğalgaz piyasasının tek ve hakim şirketi olması eleştirilmekte. AB enerji politikasının temel alanlarının enerji tedariki, altyapı, dahili enerji piyasası, tüketiciler, yenilenebilir enerji, enerji verimliliği, nükleer enerji ve ışımadan korunma olduğu belirtilen rapor, Türkiye için 2016 yılında kullandığı “vasat hazırlıklı” (moderately prepared) ifadesini yineliyor ve 2016 raporunda tavsiye edilenlerin hala ve aynen geçerliliğini koruduğunu belirterek, bir sonraki raporlama dönemine kadar, doğalgaz reformunun yasal olarak bağlayıcı bir çerçeve dahilinde sürdürülerek dikey ve yatay ayrıştırma ile üçüncü taraf erişiminin sağlanmasını, nükleer enerji meselesinde Avrupa müktesebatı ile uyumlulaştırma adımlarının atılmasını, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nun bağımsızlığı konusunda ilerleme kaydedilmesini ve elektrik ve doğalgazda şeffaf ve maliyet temelli bir tarife yapısının uygulanmasını tavsiye ediyor.


Enerji arz güvenliği konusunda, ilan edilen milli enerji ve maden politikası ile belli bir gelişme sağlandığını not eden rapor, politikanın hedefleri arasında yer alan arz güvenliğinin artırılması, yerli kaynakların teşvik edilmesi ve piyasa açısından öngörülebilirliğin artırılması gibi konuların önemini vurguluyor. Anadolu Geçişi Doğalgaz Boru Hattı’nın (TANAP) tamamlanması, doğalgaz depolama sığasındaki artış, sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG, FLNG de dahil) giriş terminallerinin sayısının artırılması gibi gelişmeleri olumlu karşılayan rapor, TürkAkım’ın ilerlemesini de not etmekle birlikte, bu konuda olumlu / olumsuz herhangi bir yorum yapmaktan kaçınıyor. Bu durum, bu konunun önceki raporlarda da görmezden gelindiği ve geçiştirildiği gerçeğiyle birleştirildiğinde, daha da ilginç hale geliyor. Diğer taraftan rapor, doğalgaz transit sistemindeki ve Türkiye-Bulgaristan enterkonnektöründeki zayıf ilerlemeyi eleştiriyor. Petrolde ise, acil durum stok yönetmeliğinin bir an evvel oluşturulmasının gerekliliğinden bahsediyor.

Dahili enerji piyasaları açısından, elektrik piyasalarındaki gelişme seviyesinin iyi olduğunu belirtiyor. Ancak, Türkiye elektrik sektöründeki birçok paydaş, piyasa gelişiminin durakladığı konusunda hemfikir. Bu açıdan, Türkiye içindeki eleştirilerin, AB’nin eleştirilerinden daha sert olduğu söylenebilir. Elektrik piyasasına dair olumlu karşılanan bir gelişme, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından, bilgi güvenliği, siber güvenlik ve yan hizmetler alanlarında yapılan düzenlemeler. Teorik piyasa açıklığının %90 mertebesine gelmiş olması da müspet karşılanırken, fiyat mekanizmalarının hala bozuk olması kuvvetle eleştiriliyor. Doğalgazda da fiyat tarifesinin ve toptan satış faaliyetlerine ilişkin hususların, AB üçüncü enerji paketindeki ilgili hükümlerle uyumlulaştırılması isteniyor. Teorik piyasa açıklığının %80 civarında olduğu doğalgaz piyasasında, şebekenin 77 ile genişletilmesi olumlu bulunurken, doğalgaz sektörüne ilişkin önemli değişiklikler getirmesi beklenen yeni doğalgaz piyasası kanununun 2014 yılından beri mecliste bekliyor olması önemli bir eksiklik olarak ifade ediliyor.

Yenilenebilir enerji alanındaki adımların genel olarak kuvvetli bir gelişim sergilediği söyleniyor. Her biri 1000’er MW kurulu güce sahip YEKA projeleri, yüksek yerli üretim şartı ve ve tatmin edici Ar-Ge programları içermesi sebebiyle takdirle karşılanıyor. Enerji verimliliği alanında ise, ilerleme raporları tarihinde ilk kez Türkiye’deki gelişmeler takdir ediliyor. 2018 Ocak ayında kabul edilen Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı’nın 2023 yılına değin, birincil enerji kaynakları tüketiminde %14 azalmayı hedeflemesi olumlu olarak karşılanırken, planda yer alan bazı eylem ve hedeflere ilişkin tarih belirsizliği olduğu da not edilmekte. Nükleer enerji alanında ise, Türkiye’deki ulusal müktesebatın, Euratom müktesebatı ile ancak kısmen uyumlu olduğu belirtilerek, bu durumun hızla değiştirilmesi gerektiği ve özellikle radyoaktif atıkların yönetimine ilişkin usul ve esasların behemehal açıklığa kavuşturulması gerektiği ekleniyor.

Rapor, Türkiye’ye dair her meselede ve her alanda karşılaşılan bir noktaya da dikkat çekiyor ve politika eşgüdümünü sağlayacak bir kurum oluşturulmasını tavsiye ediyor. Esasında, bu tavsiye, enerji konusuna münhasır olmaktan ziyade, Türkiye’nin çözmek için emek sarf ettiği her alandaki politikalarını eşgüdümlü hale getirecek daha geniş salahiyetlere sahip bir kurum olarak da okunabilir. Bu çerçevede bakıldığında, 24 Haziran 2018’de yapılacak seçimlerden sonra resmen geçilecek olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin, Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu etkili siyaset eşgüdümünü sağlayıp sağlamayacağı da önem arz etmekte.
Aslı İçin: Enerji Panorama

Yorumlar

Çok Okunan | Most Read

Ege’deki Enerji Tesislerimizi Kıbrıs’taki Askerimiz Koruyor

Türkiye, denize kurulacak ilk rüzgar enerjisi santralini, Ege kıyılarının kuzey kesiminde veya Trakya’nın Karadeniz kıyılarında inşa etmeyi tasarlıyor. Bu sebeple, özellikle kuzey Ege’de yoğunlaşan enerji tesislerimizin güvenliğini tekrar gözden geçirmenin tam zamanı. Bunu gerekli kılan başka ek sebepler de var. Türkiye’nin yoğun dış politika gündemini ve askeri operasyonlarını fırsat bilen Yunanistan’ın, Ege’de mütecaviz girişimlerini sıklaştırması ve ısınan doğu Akdeniz jeopolitiği, Ankara-Atina arasındaki ilişkileri olumsuz etkileyen unsurlar. Ankara’nın Vaşington ve Brüksel ile ilişkilerinin bozuk olması da, Atina’nın elini güçlendiriyor. Daha fazla enerji yatırımının kuzey Ege’de toplanması ise, halihazırda Yunanistan hava kuvvetlerinin tehdidine açık olan kritik enerji altyapımızın oranını artıracak. Bu durumu engellemek için Türkiye’nin elindeki en büyük imkan ise, Kıbrıs’ta konuşlu Türk askeri.

Litvanya'da Bir Türk İli: Trakay

Karayların, ya da diğer bir deyişle Karaim halkının, yaşadığı yer hem anayurttan hem de Osmanlı arazisinden çok uzaklarda bir Türk ili. Baltık ülkelerinden Litvanya'nın başkenti Vilnüs'e 35 km uzaklıkta 5.400 nüfuslu bir cennet köşesi olan bu diyar, Musevi olan Karay Türklerinin Litvanya'daki başkenti konumunda. Karay Türkleri, 1397-1398'de Litvan Dukası Vytautas tarafından Kırım'dan getirilmişler ve Vytautas'ın gayri resmi başkenti olan Trakay'a yerleştirilmişler. Kaynaklara göre Vytautas, 14. yüzyıl sonlarında gerçekleşmiş çok kanlı bir savaştan sonra Karayların savaşçılığını çok beğenmiş ve özel muhafızı olmaları için onları Trakay kalesine yerleştirmiş.Tarih boyunca Rusya, Almanya ve Lehistan (Polonya) üçgeninde birçok sıkıntılar çeken Karaylar'ın nüfusu 18. yüzyıl başlarında bir ara 3 aileye kadar düşmesine rağmen bu uzak akrabalarımız kendilerini toplamayı başarmışlar ve her türlü badireleri atlatarak şu anda sadece Trakay da bile 300 civarınd

Türkiye-ABD Gerilimi ve Türkiye’nin Enerji Güvenliği

Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) arasında, ikili ilişkiler tarihinin en büyük krizlerinden biri yaşanmakta. Yakın bir zamana kadar birçok konuda anlaşabilen ve birbirlerini “stratejik ortak”, “müttefik” gibi sıfatlarla niteleyen iki ülkenin ilişkilerinin hızla bozulmasının, hatta karşılıklı başkentlerdeki vize işlemlerini durdurma noktasına gelmelerinin altında yatan birçok sebep var. Küresel sistemin hala en güçlü aktörü olan ABD ile yaşanan gerilimin, Türkiye’nin enerji güvenliği açısından kısa ve uzun vadede ne anlam taşıdığının tetkiki ise, sıklıkla gözden kaçırılmakta.